9 Haziran 2013 Pazar

kus-muk / vomit (diyince kulağa daha hoş geliyor; çevirmek de isterim ingilisceye ya çeviriyle anlatılacak gibi değil)



bir sandık şarkısıdır tutturdum ,ezberledim ezberledim heryerde söylüyorum, çapulcu, faiz lobisi, marjinal, sandık, kefen, cami, süreç, hazretler mazretler, menderesler özallar, zehirler yedirmeler, başabakanına sahip çıkanlar, gururlar mururlar terörler erörler... polise uzanane el kırılıyor halka uzanan el öpüp koklanıyor, ezberler ezberler, ezbere konuşuyorum, her  zaman aynı maval, yakan yıkan saldıran, aynı familya, sokak arası, sandık mandık, debookrasi, hak mürriyet, hukuk bilir miydi bu zat, hürriyet ne bilir miydi, kamunun binası değil mi akm, kamu parkı değil mi gezi, baş örtülü bacılarına da kim saldırmış ben görmedim , dolmabahçe camiine hala ayakkabı bira filan diyo, vicdan bilir mi, anlar mı, gördü mü gönüllü çırpınan doktorları.. ? insan hakları mahkemesi siyasallaşmış. ne dedin, ne dedin? kendi düşüncemiz yokmuş haberiniz var mı, düşünce hürriyetini akp getirmiş haberimiz yokmuş meğer, tabi bir de tutuklanan gazetecilere öğrencilere sormak lazım, öyle miydi gerçekten...? egemenlik artık milletin elindeymiş, millet  kimdi bir saniye kafam karışıyor, galiba bir partiye oy verenler millet, diğerleri terörist erörist birşeys... millet gezi parkının içerisinde olanlar mı, peki değil mi? dik dur, eğilme inşallah, gün ola harman ola, hayırla yad edicez bu günleri evet, hayır diycez, hayır dedik ve muhteşem bir güzellik yarattık dicez. çeteler dönemi mafya dönemi cunta dönemi, faiz lobisi kendisine çeki düzen versin kravat taksın, sömürmesin, kimdi liberal, kimdi neoliberal, banka neydi? sen satmamış mıydın memleketin birşeyslerini, ümüğünü sıkarız mıkarız faiaz maiz sömürü, kim sömürüyomuş kim sömürüyomuş mücahit erdoğan mı? o da savaşçı filan demek bu arada. hatalar olabilirmiş polisi yedirmezmiş, iki kişi öldü, üç müydü...? polisimiz hep yaralandı 600'ü aşkınmış, kaç bindi o millet olmayan haddini bilmezlerden yaralananlar, başbakana küfredenlerin yanında olanlar varmış, kötü söz de sahibininmiş bu arada, pardon o zaman çapulcuyla terörist için de geçerli mi bu kural acaba? belirleyici güç, millet onun milleti umutluyuz merak etme, endişe de duymuyoruz, çok güzel aşıcaz bu günleri evet. 800 milyon ağaç, 10 yaş üstü ağaç mağaç, orta refüş, kuzey afrika girişi, cehapeli belediye yeşilmişik sazmışık, cehapeden kim bahsediyor ben değil, kimse cehape demiyor zaten, biz kucaktaydık sen başkanken, pek de sayılmaz, ama ne var tarih öyle uçup gitmez, etrafımızda görüyoruz. kültür varmış çevreciliğin içinde, ooo piti piiitiii karamela sepeti terazi lastik topçu kışlası, öyle bir tarih ve öyle bir kültür. yarın elbet bizimdir diyor, siz kimsiniz? işte adam gibi adam diyorlar.




30 Mayıs 2013 Perşembe

yetmez çünkü bize bu evet.

evet şimdi bu günlerde çokça anlatasım var. anlatmaktan da çok böyle ağız dolusu küfredesim var. Ha bunun bir sebebi de burda kendi dilimde kimseyle doğru düzgün konuşamamanın verdiği, böyle sinirimi hıncımı anadilimde böğür böğür akıtarak anlatacak kimse olmamasının körüklediği bir ihtiyaç...
Gelelim bir avrupa ülkesindeki küçük köşemden, uzaktan, internet gazeteleri ve "sosyal medya"dan takip edip yine bu köşede kendi kendime konuşmaya başlamama... şimdi ne aklıma geliyorrrr, ne aklıma geliyor: "yetmez ama evet" cümlesini alıp devam ettiresim geliyor. tam şu saniye. "evet ama bu yetmez bize biz bir takım başka değişiklikler de olsun istiyoruz heyatımızda, meselaaaaa parklar yıkılsınnn avm olsun istiyoruz, kamusal alanların sermayeye yem edilmesini istiyoruz özel olarak, ayrıca insan haklarına daha fazla müdahale edilsin istiyoruz, gereğinden fazla "hak" dolaşıyor ortalıkta(http://www.cnnturk.com/2013/guncel/05/28/artik.ertesi.gun.hapi.da.receteli/709796.0/index.html). öyle gazeteciler her istediğini yazamasın istiyoruz, herkes sosyal midya da rahat rahat düşüncesini söyleyemesin istiyoruz, bu da önemli. hem bu da yetmez ne bileyim ortalıkta şaraplar rakılar biralar görünmesin istiyoruz, saklı gizli köşelerde ayıp gibi içilsin istiyoruz biz." ironik değil mi yani, ne istiyorduk "bonus" olarak yanında neler geldi?....
şimdi  ne alakası var yetmez ama evet-çi mevzuunun bununla diyeceksiniz belki. Valla bilmiyorum, ama içimde bir yerlerde bu iktidarın vaadettiği herhangi bir şeye inanmanın ve destek vermenin ciddi sonuçları olacağını hep düşünmüştüm... ve benim gibi, benim gözlerimle dünyaya bakan insanların bunlara inanıp güvenebildiğini görmek beni kendimden şüphe ettirmişti....
bu bir.

iki,
 ne demeye gezi parkının yerine var olmayan bir binanın rekonstrüksiyonu yapılıyor ayan beyan ortadayken, vay efendim, bu restorasyondur, mirastır kültürdür mavalları okuyabilen ve aynı düzlemde aynı evrende aynı ülkede, aynı şehirde binlerce yıllık, dünyayı ilgilendiren arkeolojik buluntulara da iki çanak çömlek vs diyip (http://www.arkitera.com/haber/index/detay/dunya-tarihini-degistiren-canak-comlekler/13733 ; http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/marmarayda-arkeoloji-katliami-8-bin-500-yillik-neolitik-mezarlara-is-makineleriyle) tahribine göz yuman ikiyüzlülükten daha açık bir şey de yok ortada üstelik. bir de böyle başka tipler var yine "sosyal medya"da bir tutturmuşlar efenim bu osmanlı yapısıymış da kine o yüzden yapılmasına karşı çıkıyomuş-muşlar o acaip uzaylı neüdüğü belirsiz vatandaşlar... yani güleyim mi sen ne diyosun kardeşim bir dön bak etrafına filan, işte böyle cümleler bitmiyor, kuramıyorum sonunu getiremiyorum çünkü söylenecek şey çok ama dinleyen de yok.
of sıkıldım.
valla çok sıkıldım içim kıymık kıymık. aynen.

25 Şubat 2013 Pazartesi

ve insan eğlendi.

Zaman bir hayli geçti. Yazmayı unuttum. Yazılacak şeyler dönüp durdu kafamda; ama görünür harflere, kelimelere dönüşmedi bir türlü. Sonra, üzerinden zaman geçip de geriye doğru düşünüp, yahu ben ne yazacaktım, neye heyecanlanmıştım o kadar demeye başladığım noktada artık o yazılası şeyler yazılmaz olmaya başladı.
Garip şeyler gördüm burda lakin. Garip olmasa bile bir takım izlenimlerim var elbet. Anlatılabilecek şeyler yani. Ne anlatır başka insan. İzler, düşünür, anlatır. o.
Şimdi ama şu an en eskilerine dönmeyeceğim.
Daha geçen gün, tüm gün -neredeyse- yaşadığım evin önünden geçen "karnaval" konvoyundan bahsedeyim diyorum. Günlerden cumartesi, canım sıkkın. Tembelliğin ve boşluğun karman çorman dehlizlerinde kaybolmuş aklım. Sevgili J. sportif avrupalı kişiliğini yansıtır bir şekilde, spor olsun diye, buz gibi havada bisiklet sürmeye gitmiş; evde yalnızım. Önce bando başladı. Ne oluyor filan dedim ama çok da ilgilenmedim. Bir süre sonra ardarda bir bando, bir bando daha... sonra da bangır bangır çalınan Flemiş popumsu folkumsu -emin olamadım- müzikler. dayanamadım yine pencereye çıktım.
Şimdi bu festiv aktivitenin -adını ben karnaval koydum, hala aslı nedir bilmiyorum- estetiği başka. Yabancı değil fakat. Lünapark zevkliliğiyle üremiş aslında çirkin ama zannediyorum sadece çocuklar eğlensin diye yapılmış bir sürü garip tekerlekli oturgaçlı götürgeçler.-çocuklar niye bu şeylerle eğlensin diye de düşünmek lazım derim ben- Oturgaçları artık bildiğimiz oturgaç değil. Neyse. İzlemeye başladım; çünkü bir yandan gürültüde başka bir şey yapamıyorum bir yandan da sanki bir turist bilinciyle, ay şimdi bu buranın geleneksel şeysi, izlemem lazım heralde, fotoğraf da çekeyim, hem dışarı çıkmama da gerek yok ayağıma gelmiş, aman ne hoş. Çocuklar mutlu görünüyor, e onlar mutlu ebeveynleri de mutlu falan. Bu garip aletlerin üzerinden şekerleme, pisküit (!) ve waffle atıyorlar aşağıdakilere, insanlar topluyo. Hava çok bulutlu, sıfır ya da altında, karanlık, sinir bozucu. Ama rengarenk ve çirkin, eğlencelik oturgaçlıgötürgeçler geçiyor evin önünden.


Neyse sonra -bence- en ilginç  kalabalık geçti. inek mi desem boğa mı desem, koç filan mı, anlamam şehir çocuğuyum ya, bir çeşit boğa olmalı represent ettikleri sanırsam. arkada da çanlar, koştukşa çangır çangır. fakat o da ne! yüzlerinde de gaga gibi birşeyler. Bu memleketten sevgili J.'ye sordum, anlamadı, bilemedi. Fakat bunlar biraz korkunçtular, ama çocuklar hiç korkmadılar.

 
Leuven insanı eğlendi.sonra bir gün daha bitti. pencereyi kapattım. dehlizlerime geri döndüm.

3 Haziran 2012 Pazar

yas

pörsümüş öfke, hiçliğin ağırlığı... ağlak bir isyan, sessiz. "güzel" hergün yenilir mi... O zaman Spinoza'yı hatırlamak istiyorum. 'akış var. İyi yok. Kötü yok.'
Ama kim koydu içime bu sümsük isyanı. sümsük çünkü kelime oyunu herşey. meydanlar dolu. meydanlar boş. kimse var. kimse yok.
bir tek müzik var. herkes sussa müzik çalsa.
herşeyi söylese.

14 Kasım 2011 Pazartesi

tEzManiA cANaVaRı

Bir kişiyi kendi kendinin canavarı, bir deli insana dönüştürmek içün o kişi yalnız başına bırakılıp, pek de inanmadığı pek de umutlu olmadığı hatta baya umutsuz olduğu bir konuda bir takım işler yapamaya mecbur bırakılır. Günlerce başka şeyleri düşünmemesi ve yapmaması gerektiği kafasına kakılır, öyle ki, bir süre sonra kendi kendinin kafasına kakması sağlanır. Mümkünse egosu yerden yere vurulmak suretiyle paçavra edilir. Kişi farklı kaçış yöntemleri deneyecektir. ucuz ve tembelce yöntemler olacaktır bunlar ve tam da bu yüzden istenilen dönüşüm çabuklaşacaktır. Dönüşüm tamamlandığındaysa, geri dönüşüm mümkün müdür... Elbette mümkündür ama izler kalacağı da muhakkaktır. Geri dönüşümün tarifi de ileriki günlerde, keşfedilir edilmez buradan ilan edilecektir. Bu süre içerisinde kendimize mukayet olalım....

17 Eylül 2011 Cumartesi


şimdi artık o yakınılan rutinler, durup kalmışlık hissi ve bunun gibi şeyler, işte onlardan sıyrılmış, ferah bir his var. gitmeler gelmeler var. bir yersizlik hali var. heryere gidebilirlik hissiyatı var.

işten atılıyor olup böyle hissediyor olmak güzel. bir özgürleşme durumu, geri dönmek istememek hali, bir cesaret var.
var da var...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

salyangoz ağıdı



yağmur yağdı,
toprak ıslandı,
mis koktu hava
yolculuğa çıktık
süründük ordan oraya, mutlu..
son gördüğümüz de
güzel bir yeşildi
ulaşmaya çalışırken
büyük ve ağır gölgenin altında kaldık.



foto by elmodelmo from deviantart