25 Şubat 2013 Pazartesi

ve insan eğlendi.

Zaman bir hayli geçti. Yazmayı unuttum. Yazılacak şeyler dönüp durdu kafamda; ama görünür harflere, kelimelere dönüşmedi bir türlü. Sonra, üzerinden zaman geçip de geriye doğru düşünüp, yahu ben ne yazacaktım, neye heyecanlanmıştım o kadar demeye başladığım noktada artık o yazılası şeyler yazılmaz olmaya başladı.
Garip şeyler gördüm burda lakin. Garip olmasa bile bir takım izlenimlerim var elbet. Anlatılabilecek şeyler yani. Ne anlatır başka insan. İzler, düşünür, anlatır. o.
Şimdi ama şu an en eskilerine dönmeyeceğim.
Daha geçen gün, tüm gün -neredeyse- yaşadığım evin önünden geçen "karnaval" konvoyundan bahsedeyim diyorum. Günlerden cumartesi, canım sıkkın. Tembelliğin ve boşluğun karman çorman dehlizlerinde kaybolmuş aklım. Sevgili J. sportif avrupalı kişiliğini yansıtır bir şekilde, spor olsun diye, buz gibi havada bisiklet sürmeye gitmiş; evde yalnızım. Önce bando başladı. Ne oluyor filan dedim ama çok da ilgilenmedim. Bir süre sonra ardarda bir bando, bir bando daha... sonra da bangır bangır çalınan Flemiş popumsu folkumsu -emin olamadım- müzikler. dayanamadım yine pencereye çıktım.
Şimdi bu festiv aktivitenin -adını ben karnaval koydum, hala aslı nedir bilmiyorum- estetiği başka. Yabancı değil fakat. Lünapark zevkliliğiyle üremiş aslında çirkin ama zannediyorum sadece çocuklar eğlensin diye yapılmış bir sürü garip tekerlekli oturgaçlı götürgeçler.-çocuklar niye bu şeylerle eğlensin diye de düşünmek lazım derim ben- Oturgaçları artık bildiğimiz oturgaç değil. Neyse. İzlemeye başladım; çünkü bir yandan gürültüde başka bir şey yapamıyorum bir yandan da sanki bir turist bilinciyle, ay şimdi bu buranın geleneksel şeysi, izlemem lazım heralde, fotoğraf da çekeyim, hem dışarı çıkmama da gerek yok ayağıma gelmiş, aman ne hoş. Çocuklar mutlu görünüyor, e onlar mutlu ebeveynleri de mutlu falan. Bu garip aletlerin üzerinden şekerleme, pisküit (!) ve waffle atıyorlar aşağıdakilere, insanlar topluyo. Hava çok bulutlu, sıfır ya da altında, karanlık, sinir bozucu. Ama rengarenk ve çirkin, eğlencelik oturgaçlıgötürgeçler geçiyor evin önünden.


Neyse sonra -bence- en ilginç  kalabalık geçti. inek mi desem boğa mı desem, koç filan mı, anlamam şehir çocuğuyum ya, bir çeşit boğa olmalı represent ettikleri sanırsam. arkada da çanlar, koştukşa çangır çangır. fakat o da ne! yüzlerinde de gaga gibi birşeyler. Bu memleketten sevgili J.'ye sordum, anlamadı, bilemedi. Fakat bunlar biraz korkunçtular, ama çocuklar hiç korkmadılar.

 
Leuven insanı eğlendi.sonra bir gün daha bitti. pencereyi kapattım. dehlizlerime geri döndüm.